Beş şehir, beş taksici ve eşsiz bir gece
Pazartesi, Aralık 18, 2017
Son yıllarda Sadece Âşıklar Kalır (Only Lovers Left
Alive), Paterson gibi başarılı filmlerle filmografisini genişleten ünlü
Amerikalı yönetmen Jim Jarmusch‘un 1991 yılında çektiği ve beş farklı şehirde
beş farklı taksi şoförünün yolcularıyla birlikte başından geçen olayların
anlatıldığı Night on Earth (Dünyada Bir Gece) filmi, ülkemizde ilk kez
sinemaseverlerle buluşuyor.
Filmin başrollerinde Roberto Benigni, Winona Ryder,
Gena Rowlands, Giancarlo Esposito ve Armin Mueller-Stahl gibi önemli isimler
yer alıyor. Beş farklı hikâyenin samimi bir şekilde işlendiği Night on Earth
filmi yıllara meydan okuyan bir başarıya sahip. Jim Jarmusch’un özenle beyaz
perdeye aktardığı bu filmde güçlü oyuncu performansları dikkat çekiyor.
Birinci hikâyemiz Los Angeles’ta Winona Ryder ile
başlar. Corky (Winona Ryder), külüstür bir takside şoförlük yaparak geçimini
sağlamaktadır. Tamirci olmak onun en büyük hayalidir. Taksiye binen müşterisi
Victoria (Gena Rowlands) ise bir cast sorumlusudur. Büyük filmlere oyuncu
seçmek onun için oldukça zordur. Bir film için Corky’e oyunculuk teklif eder
ancak Corky bu teklife sıcak bakmaz. İşini büyük bir aşkla yapmaktadır çünkü.
Farklı bir işte çalışmak onun için katlanılmaz bir durum olacağı için
Victoria’nın teklifini reddeder. Burada Winona Ryder’ın oyunculuğu oldukça
başarılı. Ona cool taksi şoförü olmak oldukça yakışmış. Karakterine uyum
sağlama konusunda usta bir iş çıkarmış.
Birinci hikâyede alt sınıf ve üst sınıf arasındaki
farklılıkların ortak bir noktada buluştuğunu görüyoruz. Çok zengin bir kadın
olan Victoria, Beverly Hills’te yaşıyor. Kader onları buluşturunca ortaya
şahane bir hikâye çıkıyor. Taksiler hikâyelerin ortaya çıktığı yerler olarak
görülebilir. Çünkü mesafeler en aza indirgendiğinde birey ve onun hikâyesi ön
plana çıkıyor.
Amerika’nın karanlık yüzü: Irkçılık
İkinci hikâyemiz ise kendine New York’u mesken
edinmiş. Alman taksi şoförü Helmut ile Brooklyn’e gitmek isteyen Yo-yo’nun
yolları kesişir. İki farklı insanın yine hikâyeleri oldukça çarpıcıdır. İkinci
hikâyenin temposu oldukça yüksek. Mizahi unsurlar izleyenlerin ilgisini
çekebilir. Yo-yo’nun oyunculuğu usta oyunculara taş çıkarak cinsten. Alman Helmut, şehrin yabancısı olarak yaşamaya devam
etmeye çalışır. Jarmusch burada bir şehirde yabancı olmanın nasıl bir şey
olduğunu vurgulamak istemiştir. Kültür şokuna maruz kalmanın bireyi nasıl
değiştirdiği anlatmayı amaçlamıştır. İki karakter birbirine çok zıt olmasına
rağmen ortaya çok doğal bir hikâye çıkıyor.
Jarmusch’un bu filminde seçtiği karakter hayatın her
alanında görülebilecek türden, sıradan insanlardır. Sıradan insanların da oldukça
değerli hikâyeler taşıdığının altını çizer yönetmen. Karakterlerin hikâyelerine
yoğunlaşır genel olarak. Çünkü filmin gidişatını bunlar belirlemektedir. İyi
bir tempoyla başlayan hikâyeler ortalara doğru coşkulu bir hal alır. Filmin
sonlarına doğru hikayelerin temposu giderek düşer. Karakterler de buna bağlı
olarak ruhsal değişimler gösterir. Yo-yo’nun baldızı Angela, hikâyeye sonradan
dahil olarak oyunculuğuyla göz dolduruyor mesela. İkili arasında geçen
konuşmalar zaman zaman argoya kaçsa bile filmin canlı atmosferini korumaya
yardımcı olmuştur.
Helmut’un palyaço olduğunu öğrenen Yo-yo ufak bir
şaşkınlık yaşar. Helmut hem New York’a hem de taksisine binen bu insanlara
karşı oldukça yabancıdır. Kısıtlı İngilizcesi ve kötü şoförlüğü olmasına rağmen
samimiyetini onlardan esirgemez. Bu hikâyenin başlangıcında Yo-yo’nun etrafında
bir türlü taksi olmasına rağmen hiçbir taksicinin onu almaması Amerika’da
yaşanan ırkçılığın farklı bir boyutunu yansıtmaktadır. New York’un o ışıltılı
atmosferinin arka planında ırkçılık yer almaktadır. Jarmusch bu hikâyede
Amerika’daki bu ırkçılığı da eleştirmektedir. Bu hikâyede komedi ve zıt
karakterler bir arada oldukça güzel işlenmiştir.
Her insan ayrı bir hikâyedir
Üçüncü hikâye Paris’te geçer. Burada siyahi bir
Afrikalı adam şoförlük yapmakta. Üst sınıfa mensup iki siyahi vatandaş,
taksiciye karşı üstünlük yarışına girerler. Aynı ırktan olmasına rağmen iki
insanın kendisi dışındaki birine dalga geçer gibi davranması taksicinin hoşuna
gitmez. Onları gecenin bir yarası sokakta bırakan şoför, görme engelli bir
kadınla karşılaşır. Bu kadına karşı yine önyargılı bir tavır sergiler. Bu
hikâyede de önyargı işlenmiştir.
Hikâyenin başındaki o iki siyahinin taksiciye
olan önyargısı bir virüs gibi yayılmıştır. Bu virüsten taksici de nasibini
almıştır. Görme engelli kadına karşı kaba tavrı, onun önyargısını
yansıtmaktadır. Görme engelli kadın ise filmin en orijinal karakterlerinden
birisidir. Kadının ileri görüşlü tavırları taksicinin tavrına karşı bir tokat
gibidir.
Dördüncü hikâye Roma’da geçer. Burada bir rakip ve
taksici arasında geçen diyaloglar oldukça ilginçtir. Taksicinin geçmişindeki
sır dolu anılar bu hikâye odak noktası olur. Rahibe günah çıkarttırmak isteyen
bu taksici yol boyunca hayatında hiçbir ortamda anlatamayacağı şeylerden
bahseder. Onun bu anlattıkları hikâyeyi farklı bir yöne sürükler.
Son hikâye ise Helsinki’de geçer. Burada farklı
hayatlar yine ortak bir noktada buluşur. Ortak nokta her zaman taksidir. Üç
sarhoşla birlikte yolculuğa çıkan taksici başından geçen talihsiz bir olayı
onlarla paylaşır. Üç sarhoş ise bu anlatılanlar karşısında üzüntü duyarlar.
Jim Jarmusch için birey önemlidir. Çünkü aslolan
bireyin hikâyesidir. Buradan yola çıkarak bu filme imzasını atmıştır. Minimal
bir düzlem içerisinde gerçekleşen diyaloglar filmin atmosferine farklı bir hava
katmaktadır. Her şehrin manzarası o şehrin karakteristik yapısını da
yansıtmaktadır. Farklı sınıflara mensup bu insanlar, sürükleyici hikâyeleriyle
filmin can damarıdır adeta.
Jim Jarmusch bu filminde her insanın bir hikâyeden
ibaret olduğunu ve bu hayatta birbirinden farklı hikâyelerin yer aldığını
anlatmaya çalışır. Tom Waits’in şarkılarıyla filme renkli bir boyut katan
Jarmusch, her hikâyeyi büyük bir özenle ele almıştır. Anlatılan bu hikâyelerle
yaşamın ne kadar eşsiz olduğunu vurgular yönetmen. Sonlara doğru filmin temposu
düşse de başarılı oyunculuklar ve sağlam senaryoyla kendini toparlamıştır.
Dünyada bir gece, beyaz perdede izlenmeyi hak eden bir komedi ve dram dozu iyi
ayarlanmış, seyredilmesi keyifli samimi bir film olmuş.
Filmin Fragmanı
0 yorum