Justice League: Yapay kahramanlık gösterisi eşliğinde görsel şölen
Salı, Aralık 12, 2017
Ortak düşmana karşı bir araya gelen süper
kahramanlar
DC sinematik evreni geçen sene yüksek
beklentiyle yola çıkarak beyaz perdeye aktardığı Batman v Superman: Adaletin Şafağı
filmiyle birçok izleyiciyi hayal kırıklığına uğrattı. Bu başarısızlığın
ardından yapımcılar kolları sıvayıp esaslı bir işe imza atılması gerektiğini
anladılar. Bu nedenle çizgi roman serisindeki en sağlam kahramanları bir araya
getirip güçlü bir film oluşturma kararı almışlar.
Yönetmen Zack Snyder’in
imzasını taşıyan Justice League filmi bu düşüncenin bir ürünü olarak bu hafta
ülkemizde vizyona girdi. Bu senenin en çok beklenen filmleri arasında yer alan
Justice League’nin oyuncu kadrosunda Ben Affleck, Gal Gadot, Jason Momoa, Ezra
Miller, Ray Fisher gibi isimler yer alıyor. Senaryosunu Chris Terrio ve Bill
Finger’ın birlikte yazdığı Justice League filmi beklentileri karşılama
konusunda oldukça iddialı bir duruş sergiliyor.
Filmimiz oldukça
karanlık bir ortamda başlıyor. Batman (Ben Affleck), alışılmış gizemli yönünü
yine ortaya sermekten çekinmiyor. Bu sefer karşımızda dünyayı istila etmek
isteyen korkuyla beslenen uzaylılar var. Superman’ın yokluğunu fırsat bilen
dünya dışı varlıklar dünyayı ele geçirmek için harekete geçerler. Batman bu bilinmeyen varlıkların gücünü ve
ciddiyetini anladığında onları tek başına yenemeyeceğini anlar ve onlarla
mücadele etmek için tanıdığı süper güçlü insanları bir araya getirmeye çalışır.
Bu noktadan itibaren
ekibe katılacak olan karakterlerimizi ufaktan tanımaya başlıyoruz. İyilerin
dostu kötülerin düşmanı Wonder Woman, (Gal Gadot) güçlü görünme çabasını
sürdürmeye devam ediyor. Oyunculuğunun aksine güzelliğiyle dikkat çeken Gadot,
bu filmde yine aynı hareketleri, jest ve mimiklerini kullanmayı ihmal etmiyor.
Daha sonra hız yapma konusunda kendini aşan Flash (Ezra Miller) ile
karşılaşıyoruz. Filmin komedi ihtiyacını en çok bu karakter karşılıyor. Onun
esprileri filmin yapısını dinamik bir şekilde korumaya yardımcı oluyor.
Yönetmenin Cyborg, Aquaman ve Flash’ın karakteristik özelliğini yansıtması hikâyenin
gidişatı açısından önemli bir gelişme olarak görülebilir.
Aquaman (Jason Momoa)
başlangıçta Batman’a karşı mesafeli ve ilgiden uzak bir tavır sergilese de zamanla
bundan vazgeçip birliğe katılmaya karar verir. Aquaman hikâye için fazla önemi
olmayan bir karakter. Sadece mücadele ettiği düşman Steppenwolf, hem
Amazonların hem de Atlantis halkının ortak düşmanı. Amazonlar bu filmde oldukça
heyecan verici bir sahneye imza atıyor. Dünyayı yok etmek isteyen Steppenwolf,
kadim bir gücün uyanmasıyla kendini Amazonların yaşadığı adada bulur. Burada
Amazonlarla oldukça zorlu bir mücadele içerisine girer. Amazonların bir arada
uyum içinde mücadele verdiğini görmek filmin güzel detayları arasında yer
alıyor.
Batman’ın şişkin egosu ve soğuk tavırları onun
mesafeli duruşunu yansıtmakta. Bruce Wayne iken oldukça iletişime açık
davranışlar sergilerken Batman olduğunda ruh hali tamamen değişiyor. Bana
sorarsanız Batman’ın süper gücü yok sadece parası var. Parasıyla üstün
teknolojiyi elde edip bunu güç malzemesi olarak kullanıyor. Dolayısıyla bu
kadar imkana başkası sahip olsa ona da süper kahraman diyebilirlerdi büyük
ihtimalle. Onu kahraman yapan şey iyilerin yanında yer alması, süper gücü
değil. Takım lideri olduğundan dolayı ekibin diğer üyeleriyle uyumlu bir
şekilde hareket ediyor.
DC kendine has ciddi yapısını korumaya
devam ediyor
Cyborg’un hikayesi ise
filmin hikayesini güçlendirecek formda oluşturulmuş. Karakterlerin ortak bir
düşmana karşı mücadele etmesi ve bu mücadele için ortak bir amaca hizmet
edilmesi gayet makul bir davranış ancak bunu uygulamada yetersiz kaldıkları aşikâr.
Bu noktada Superman devreye giriyor. Beş tane süper kahraman(!) bir Superman
edemiyor anlayacağınız. Filmin eksik puzzle parçası Superman ile birlikte
tamamlanmış oluyor.
Olaya Superman’ın dahil
olmasıyla birlikte hikâye daha heyecanlı bir hal alıyor. Yan karakterlere
verilen uzatılmış diyaloglar filmin heyecanını sekteye uğratıyor. Bu gereksiz diyaloglar
filmin akıcılığını zedeleyen unsurlar arasında yer alıyor. Film ortalara doğru
heyecanını kaybediyor zaten. Çünkü ağırlaşan bir tempoya dönüşüyor. Çünkü amacına
ulaşmaya çalışan Steppenwolf’u durduramayan çakma avengers grubuyla karşı
karşıya olduğumuzu hatırlatmak isterim. Geçmişte Amazonların, insanlar ve
Atlantis halkıyla birlikte Steppenwolf’a karşı mücadele ettiği görmek filmin
hikayesine sağlam bir katman oluşturuyor.
Gereğinden fazla efekt
kullanımı bir süre sonra kabak tadı vermeye başlıyor. Özellikle Flash’ın olduğu
kısımlarda efekt kullanımları yükselişe geçiyor. Başlangıçta bu efektler göz
doldursa da bir süre sonra alışagelmiş bir duruma dönüşüyor. İzleyiciyi
heyecanlandırmak yerine onun filmden yavaş yavaş kopmasına neden oluyor. Wonder
Woman’ın sürekli aynı hareketleri yapması da bir süre sonra klişe tadı vermeye
başlıyor. Gal Gadot kesinlikle güzel kadın ve o kostümün içinde daha da güzel
oluyor. Keşke bunu oyunculuğuna da yansıtabilseydi.
DC sinematik evreninin
kendine has ciddi bir yapısı var. Marvel’in sulu şakalarının aksine DC, işini
son derece iyi yapmaya çalışan bir tavır takınıyor. Efekt ve oyuncu seçimi
konusunda büyük özen gösteriyor ancak senaryo konusunda istediği başarıyı
yakalayamıyor. Karanlık yapısını sürdürmeye devam ediyor bir yandan da. Justice
League filminin karanlık yanı buradan kaynaklanıyor biraz da. Bu karanlık
rahatsız edici bir boyutta değil aksine işini ciddiye alan bir yapımın
özelliğinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Gereksiz kahramanlık gösterisi
Steppenwolf sıradan ve
akılda kalıcı olmayan bir kötü karakter. Dolayısıyla film bittikten sonra onu
hatırlamak pek mümkün olmuyor. Sıradan bir kötünün filmde yer alması, filmin
inandırıcılığını da düşürüyor. Cyborg karakterinin yeterince detaylı ele
alınmadığını düşünüyorum. Onun olduğu çoğu sahnede problem var gibiydi. Flash
gibi biraz rahat davranabilseydi belki ortaya daha iyi bir karakter
çıkabilirdi. Ezra Miller, Flash karakteriyle beklentileri karşılıyor.
Karakterinin acemiliğini, komik yapısını çok iyi bir şekilde yansıtmış. Film
boyunca onu izlemek bir süre sona büyük bir keyfe dönüşüyor.
Filmin sonlarına doğru
kahramanlık gösterisi için kullanılan aile, filmin gereksiz unsurları arasında
yer alıyor. Filmin gidişatına yapaylık katan unsurlardan biri olarak görüyorum
açıkçası. Kahramanlık yapılacağı için oraya yerleştirilmiş figüranların
inandırıcılığı neredeyse hiç yoktu. Dolayısıyla sırf kurtarmak için kurtarma
fikrini samimi bulmadım.
Kahramanların filmin
son sahnelere doğru birlikte uyum içinde hareket etmesi, takım ruhunu
yakalaması filmin iyi bir başarı yakaladığını gösteriyor bizlere bu anlamda. Bu
başarıyı yakalamış olsa filmimiz bizlere tipik bir kahramanlık gösterisinden
başka bir şey sunmuyor maalesef. Dolayısıyla DC bizlere yine aynı nakaratları
tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.
Justice League, Batman
v Superman: Adaletin Şafağı filmine nazaran daha iyi bir film. Karakter
çeşitliliğinin uyum içinde olmasıyla birlikte filmin hikayesi de canlılık
kazanıyor. Tipik bir kahramanlık bir filmi olduğu için yine klişelerden
nasibini fazlasıyla alıyor bu film de. Sinemada keyifli vakit geçirmek için
ideal bir film olduğunu düşünüyorum. Onun dışında ileriye dönük kalıcılığı olmayan
köpük kıvamında film olarak DC sinematik evreninde yer alacağını söylemek
mümkün.
Filmin Fragmanı
0 yorum