3 Generations: Üç Kuşak Kadının Mayası Tutmamış Varoluş Hikâyesi
Cumartesi, Temmuz 15, 2017
2016 yılında
Filmekimi’de gösterimi yapılan 3 Generations bizdeki adıyla Üç Nesil filmi bir
sene sonra ülkemizde vizyona girme fırsatını yakaladı. Başrollerinde Oscar
ödüllü Susan Sarandon, Oscar adayı Naomi Watts ve Neon Demon filmindeki
başarısıyla kendisinden oldukça söz ettiren Elle Fanning yer alıyor. Yönetmen
koltuğunda ise Gaby Dellal var.
Aynı evin çatısı
altında üç kuşak kadının birbirinden farklı hikâyesini anlatıyor 3 Nesil. Her
doğum gününde erkek olmayı isteyen Ray (Elle Fanning), eşinden ayrıldıktan
sonra kendi ayaklarının üstünde durmayı misyon edinmiş güçlü anne imajına sahip
Maggie (Naomi Watts), ikinci baharında kız arkadaşıyla mutlu bir hayatın
hayalini kuran Dolly (Susan Sarandon) New York’ta hayatlarını sürdürüyorlar.
Ergenliğe girdikten
sonra cinsiyet değiştirip erkek olmak isteyen Ray, 3 Nesil filminin merkezinde
yer alan karakter. Sinemada translığı işlemek çok büyük cesaret gerektiren bir
durum. Çok hassas bir konu olduğu için özenle işlenmesi gerekiyor. En ufak bir yanlış anlaşılma toplumda yaşayan
trans bireyler için stres sebebi olabilir çünkü.
Gaby Dellal’ın bu
konuyu işlemesi cesur tavrını ortaya koymuş. Ancak cesur tavrını film boyunca
sürdürememiş. Karakter açısından
baktığımızda Ray karakteri, Elle
Fanning’e tam oturmamış. Trans bireyler hayatları boyunca hem kendi içlerinde
hem de toplumda varoluş mücadelesi vermekte. Ray ise bu mücadelenin kıyısından
bile geçmiyor. Filmi izlerken Ray’in karakterini bir türlü
benimsemeyebilirsiniz. Çünkü Elle Fannnig bu karakteri kendi içinde
özümseyememiş. Ray tam olarak ne hissediyor? Erkek olmak istediğini ilk ne
zaman fark etti? Erkek olmak onun için ne ifade ediyor? Hayata karşı
beklentileri, amaçları neler? Yönetmen bu sorulara cevap aramak yerine konuyu
farklı yönlere çekmiş.
Ray, cinsiyet geçiş
sürecinde annesi ve büyükannesinden destek alıyor. Maggie ve Dolly onun için
sığınak görevi görmekte. Özellikle annesi Maggie, Ray’i anlamak için büyük bir
çaba gösteriyor. Filmi izlerken toplumun trans erkeklere karşı bakış açısını da
fark ediyoruz. Toplumda yaşayan bireylerin transfobik olduğunu görmek, bu üç
kadın için katlanılması zor bir durum.
Ray’in cinsiyete geçiş
aşamasında ameliyat olmak için ebeveynlerinin iznini alması gerektirmesi
annesinin bu durum karşısında tereddüt yaşamasına sebep oluyor. Ray’in babası
ise bütün bu olanlardan habersiz ve haberi olduğunda da Ray’in neden böyle
karar verdiğini anlayamaz, izin kağıdını imzalamak istemez. Ray ve babası
arasındaki iletişimsizlik ve babanın Ray ile yüzleşmesi hiç de kolay olmaz.
Çünkü Ray ona eski hayatını hatırlatır.
Anne Maggie’nin
gelgitli ruh hali ise filmin ruh haline yayılmış haldedir. Yönetmen, Ray’in ne
hissettiğini anlatmak yerine Maggie’nin ikircikli ruh haline filmde çok yer
veriyor. Hal böyle olunca bu Ray’in hikâyesi olmaktan çıkıp Maggie’nin
kararsızlık hikâyesi haline geliyor.
Yönetmen genel olarak
yarım yamalak hikâyeler anlatmayı tercih etmiş. Büyükanne Dolly’nin lezbiyen
ilişkisinin duygusal yönü yansıtılmamış mesela. Dolly’nin Ray’e trans erkek
olma yolunda yardım etmesi gerekirken torununa karşı mesafeli bir yaklaşım
sergiliyor. Yemek masasında onun hakkında konuşurken “Lezbiyen olsun işte ne
var” gibi üstünkörü laflar etmesi büyükanne Dolly ve anne Maggie’nin erkek
arkadaşına erkek olmanın nasıl bir şey olduğunu sorması, Ray’in cinsiyet geçiş
süresini yeteri kadar anlamadığının en bariz örneği.
Filmin bir bölümünde
yönetmen Gabby Dellal, “insanlığınızı hatırlayın” cümlesini vurgulayarak
hümanizme yeşil ışık yakmış. Büyükanne’nin ilişkisinin öncesinde neler
yaşandığını bilmiyoruz. Maggie’nin kocasından neden ayrıldığını filmin sonlarına
doğru öğrenebiliyoruz. Bu bilinmezlikler filmin ortalarında açığa kavuşsaydı
belki de ortaya güzel bir film çıkabilirdi.
3 Nesil, mayası
tutmamış bir varoluş hikâyesini anlatan bir film olmuş. Ray kendini varoluş
hatası olarak görüyor ve bunu değiştirmeye çalışıyor. Çevresindeki bir kızdan
hoşlanıyor ama bu kızla olan ilişkisinin boyutları filme fazla yansıtılmıyor.
Büyükanne Dolly’nin esprileri bile filmi kurtarmaya yetmiyor. Maggie’nin eski
erkek arkadaşı ise filmin hikâyesini bambaşka bir yöne çekiyor. Gereksiz bir
biçimde hikâyeye iliştirilmiş aşk üçgeni filmin temasına uyum sağlayamıyor. Üç
kuşak kadın var filmde ve üçünün de hikâyesi havada kalıyor. Bazı sahne
geçişlerinin yavanlığı kendini uzaktan bile belli ediyor.
Filmde yaşanılan en acı
sahne ise Ray’in sokakta saldırıya uğradığı sahne. Bu sahne toplumun translara
olan bakış açısını da yansıtmakta aslında. Ray yaşadıklarını videolar ile kayıt
altında alıp bunu sosyal medyada paylaşır. Bu durum bireyin toplumdan sıyrılıp
sosyal medyada yeni bir benlik kazanmasına işaret eder. Gerçek hayatta
varlığına tahammül edemeyen bireyler yoktur çünkü sosyal medyada. Bu yüzden
Ray, annesi ve büyükannesiyle iletişim kurmak yerine sosyal medyada kendini
ifade etmektedir. Video çekmek, müzikle uğraşmak onun için kendini ifade etme
aracı haline gelir.
3 Nesil filmindeki
anaerkil aile yapısı, toplum genelinde hakim olan ataerkil yapıya şahane bir
eleştiri örneğidir. “Kadınlar kendi dünyalarında karmaşık hayatlar yaşasa bile
aynı çatı altında çok güçlü bir şekilde yaşayabilir” mesajı oldukça yerinde bir
mesaj. Yönetmenin anaerkil aile yapısını doğru yansıtıyor. Ray cesaretini
yetiştirildiği ailenin özgür ruhundan almış. Saçlarını kesme sahnesi
özgürlüğüne attığı adımlardan biri olarak gözlemlenebilir.
Ray film boyunca normal
olmak istediğini söyler. Okulunu değiştirir, arkadaşlarıyla iletişimi neredeyse
hiç yoktur. Ama bu normallik kavramının içini boş bırakmış yönetmen.
Klişelerden nasibini fazlasıyla almış. Ayrıca neden okul değişmek istiyor?
Kalıp yeni kimliğiyle herkese meydan okuyup onlara karşı mücadele etmesi
gerekirken kaçmak niye? Filmin genelindeki dağınık hikâyeler, Ray’in
arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmesi ile belki toparlanabilir ve en
azından çevresi ile ilgili sorular yanıtlanabilirdi.
Hamiş: Bu yazı Perasinema'da benim tarafımdan yazılmıştır.
Filmin Fragmanı
0 yorum