Climax: Travmatik Kaos
Pazartesi, Kasım 19, 2018Sinemada sınırları zorlayarak tarzını şekillendiren Arjantinli yönetmen Gaspar Noe, yeni filmi Climax ile birlikte yine kendinde oldukça söz ettirdi. Gerçek bir hikâyeden yola çıkarak ele alınan Climax oldukça sarsıcı, çılgın ve eşsiz bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Zengin görselliği, şahane müzikleri, kaliteli oyunculuğuyla göz kamaştıran Climax, hafızada demlendikçe sevilecek türden bir film olacağına benziyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Sofia Boutella, Romain Guillermic, Souheila Yacoub, Kiddy Smile, Giselle Palmer gibi isimler yer alıyor.
1996 yılındayız. Her
şey elleri ve kolları kanlı, karda ağlayarak yürüyen bir kadının feryadıyla
başlıyor. Başlangıçta gösterilen bu kadın aslında yaşanan bir olayın en önemli
tanıklarından birisidir. Finalde gösterilmesi gereken yazıların teker teker beyazperdede
aktığını görmek izleyicilerinin kafasında soru işareti yaratıyor. Bu görüntünün
ardından 20 dansçıyla birlikte gerçekleştirilen röportaj karşımıza çıkıyor. Her
biri birbirinden yetenekli, kişilik özellikleri farklı 20 genç dansçı
kendilerine sorulan sorulara büyük bir rahatlıkla cevap veriyor. Korkularından,
hayallerinden, amaçlarından bahsederek bizlere filmin gidişatı hakkında tüyo
veriyorlar. Röportajın yayınlandığı televizyonunun yan tarafta gösterilen
filmler ve kitaplar filmin referans kaynakları desek yalan olmaz. Benim
dikkatimi Suspiria, Zulawski'nin Possession, Şizofren ve Harakiri filmleri
çekti. Bu referans kaynakları filmin senaryosunu şekillendiren unsurlar
arasında yer alıyor.
Görkemli dans sahnesi
tüyleri diken diken ederek uzun süre hafızalarda yer edinecek niteliğe sahipti.
Dansçılar Carrone'nin Supernature şarkısı eşliğinde büyük bir uyum içerisinde
dans ederken hem izleyici hem de kendilerini farklı bir atmosfere taşıyor.
Seçilen oyuncuların her biri dansı özümsemiş bir yapıya sahipti.
Prova sonrası yapılan
kutlama grubun dinamiğini tamamen değiştirecek bir durumun habercisidir. Kendi
aralarında ikişerli üçerli sohbetler gerçekleştiren dansçılar, sohbetlerinde
farklı konular hakkında konuşarak filmin devamlılığını destekliyor. Noe, bu
konuşmalar aracılığıyla kişiler arası ilişkilerin nasıl şekillendiğini
vurguluyor. İslamafobi, Irkçılık, Homofobi, cinsiyetçilik gibi temalar bu
sohbetler aracılığıyla toplumdaki yerini ifade ediyor.
Sıradan konuşmalar bir
yere varmıyor elbette. Çünkü günlük hayattaki sıradan konuşulmaların izleyiciye
pek bir katkı sağladığı söylenemez. Sadece vakit doldurmaya yönelik söylenen bu
sözler filmin temposunu düşürme noktasına getiriyor. Cinsiyetçi ve ırkçı
söylemler bastırılmış bir öfkenin ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Ön
yargılardan beslenen bu söylemler ikiyüzlü bir kişilik profili çizmekten öteye
gidemiyor.
Filmde kullanılan
renkler birbiriyle oldukça uyum içerisindeydi. Özellikle yurt odalarında
kullanılan duvar renkleri büyük bir titizlilikle seçilmiş gibiydi. Kırmızı
renginin yoğunluğu cehennemi andıran nitelikteydi. Gaspar Noe, kırmızı rengini
filmlerinde sıklıkla kullanılır. Bu kimi zaman tutkuyu ifade ederken kimi zaman
da cehennemi temsil eder. Bu filmde kırmızı cehennemi temsil etmektedir. Çünkü
yaşanılan olay cehennemi çağrıştıran bir özelliğe sahipti.
İçkilerine ilaç
atıldığını fark eden dansçılar bir süre sonra kendilerini iyi hissetmemeye
başlar. Ruh hallerindeki anlık değişim, bulundukları ortamın dengesini birdenbire
değiştirir. Bilinçaltında sakladıkları düşünce ve davranışlar bu sayede açığa
çıkmış oluyor haliyle. İçki içmediği halde içki içenler tarafından baskıya
maruz bırakılan Omar ve Lou bu durumdan oldukça olumsuz şekilde etkileniyor. Bu
tablo bizlere toplum baskının kişinin üzerindeki etkisini ifade ediyor.
Şiddet unsurunun ortaya
çıkmasıyla birlikte işler daha da karanlık bir hal alıyor. Noe, böylece
insanoğlunun en önemli parçasını ortaya seriyor: Saldırganlık ve Cinsellik.
Uyuşturucunun etkisi altında olan dansçılar bilinçaltında sakladıkları
saldırgan yönlerini açığa çıkarıyor. Vahşileşen, delirmeye yakın bu dansçılar,
günlük hayattaki davranışlarından kopma noktasına geliyor.
Yabancı maddenin insan
bedeni ve bilincindeki etkisi bu film sayesinde daha da anlaşılır bir hal
alıyor. Selva'nın (Sofia Boutella) bu durumundan çabucak etkilenmesi, etrafında olup bitenleri
daha çabuk anlamasına yardımcı oluyor. Bütün bunların yanı sıra Emanuelle'nin (Claude-Emmanuelle
Gajan-Maull) küçük oğlu Tito, filmin masumiyetini temsil ediyordu.
Dom ve Lou arasında
yaşanan şiddetli atışma filmin gerilimini büyük bir şekilde ayağa kaldırıyor.
İkisi arasında yaşananları büyük bir endişeyle izleyen izleyiciler, filmin
gerilimli yapısını hissetmeye başlıyor yavaş yavaş. Cehennemin kapıları böylece
açılmış oluyor. Kendinden geçip dans eden, saldırganlaşan, kendisi olmaktan
çıkan dansçılar artık başka biri olmuştur. David (Romain Guillermic), grubun
serserisi olarak karşımıza çıksa da aslında büyük bir hakarete maruz kalıyor
siyahiler tarafından. Siyahi dansçıların kendisine yaptığı ırkçı söylemlerin,
son dönemlerde Avrupa'da ortaya çıkan sağ görüşe bir tepki olduğunu
söyleyebiliriz.
Filmimiz ikinci
yarısında gerilimin doruklarını yaşatıyor desem yalan olmaz. Noe, ortamın
gerilimini izleyiciye aktarmasını iyi biliyor gerçekten. Ortamda yaşanılan kaos
her haliyle kendini hissettiriyor zaten. Filmin atmosferi bana Kubrick imzalı
The Shining filmini hatırlattı. Bir anne ve çocuk, delilik, yoğun kar fırtınası
bütün bu benzerliği tamamlıyor. Filmin gerilimi sürekli artarak devam edip
finalinde esas doruğu bizlere yaşatıyor.
Karlarla kaplı dışarısı
cenneti simgelerken içerisi cehennemi temsil etmektedir. Kamera açılarının
sürekli ters planda ilerlemesinin sebebi yaşanılan her şeyin tersine döndüğünü
işaret etmektedir. Lou'nun hamileliği ve akabinde hissettiği dışlanma Hz.
Meryem'in hayatından bir iz taşıyormuş izlenimi uyandırıyor. Kuş bakışı kamera
planı tanrısal bir bakış açısının yansımasıdır. Her şeyi görüyoruz ama hiçbir
şeye müdahale edemiyoruz izlerken, tıpkı tanrının bize yaptığı gibi.
Filmde kullanılan
müzikler ortama büyük bir uyum sağlamış. Öyle ki film bittikten sonra uzun süre
filmin müzikleri kulaklara pelesenk oluyor. Dans ve müziğin bir arada uyum
içerisinde sergilenmesi filmin estetik yönünü vurguluyor. Kaos ortamındaki
bireylerin kişilik yapısını gözler önüne süren Noe, bizlere kötülüğün
sınırlarını gösteriyor adeta.
Karakterin geçmişini
bilmememiz, onların kendi hikayelerini yarım bırakıyor adeta. Bu karakterleri
aslında tam olarak tanımıyoruz çünkü karakter gelişimi diye bir şey yok. Sadece
bir olay ve gelişen durumlar var. Karakterin geçmişini izlemeyi isterdim
açıkçası. Çünkü bu karakterlerle daha iyi bağ kurmamı sağlıyor. Bu eksiklik
kendini filmin yüzeyselliğini ifade ediyor. Bu insanları yeterince
tanımadığımız için empati de kuramıyoruz haliyle.
Sarsıcı ve travmatik
unsurlarla taçlandırılan Climax, kendi doruğunu bizzat yaşıyor ve yaşatıyor.
Film bittikten sonra uzun süre gerçek hayata adapte olamamak sanırım filmin yan
etkilerinden birisiydi. Noe bu sefer dersine iyi çalışmış bence. Climax bu sene
izlediğim filmler arasında en iyilerden biriydi. Kan, gözyaşı, sperm ve kaosun
buram buram hissedildiği Climax, yıllar geçtikçe kendi kalitesinden ödün
vermeyecek eşsiz bir yapım.
Filmin Fragmanı
0 yorum